"Yürüyüşçünün kırılganlığı fetih ya da küçümsemeden çok temkinli olmaya ya da ötekine açılmaya iter. Kesin olan şu ki yürüyen insan genellikle otomobil kullanan ya da trene veya uçağa binen biri gibi kibirli olmaz çünkü attığı her adımda dünyanın acımasızlığını ve yolda rastladığı insanlarla dostça uzlaşma gerekliliğini hissederek asla insan olduğunu unutmaz. Yürümek benmerkezcilikten uzaklaştırır ve insanı kırılganlığına ve gücüne götüren sınırlar içinde dünyayı yeniler. Olağanüstü bir antropolojik etkinliktir çünkü insanda sürekli anlama, dünyanın yapısı içinde yerini bulma, başkalarıyla olan bağını sorgulama kaygısı uyandırır. "Sabitfikir dergisinin ekim ayı sayısında Küçük İskender David Le Breton'un Ten ve iz kitabından alıntılamış.
Tam da böyle olur yürürken, tam da bunları hissederim, bir kırılır, bir içedöner, bir hayrete düşer, bir adımda şaşılacak denli büyür, bir sonraki adımda küçücük olurum...ince ve kalın, mat ve parlak...sesli ve sessiz, cesur ve korkak, düşünceli ve uyanık...tam da böyle olur...hiç yorulmadan varsa bir sonu çitlerle çevrelenmiş bu gezegenin oraya ulaşıp bir kahve içebileceğimi düşünecek denli çok severim yürümeyi... ve bence yürümek...kırılgan bir cesaret eylemidir..incecik, porselen gerginliğinde ve zarafetinde....yalnız ayrı, Gökyüzüm'le ayrı güzeldir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder