Bir “T” cetveli nedir? Bir simge olarak nedir? Koridorda bir “T” cetveli
sözcük evi’nde “dön” demektir. Ve geldiği yere dönmek birçok insanın
aklına gelmez ve bunu çoğu kez Heraklitos’un aynı suda iki kez deyişi
ile karıştırmak gibi bir yanılgıya düşer insanlar.. insanlar… evet
insanlar sözcük evinde sayıları kullanmamaları konusunda uyarılırlar da
ama uyarı varlığı gereği ihlale mahkumdur.
Elbette şiddet yanlısı değiliz. Söylemek istediğimiz şu: geçip
gittiğiniz yer varmak istediğiniz yer de olabilir. Ve sizin oraya
yeniden ulaşmak için alacağınız mesafe sürekli bir geride bırakma
eylemine dönüşerek olasılıklarınızın sayısını artıracak. İşte biz buna
sonsuz hareket diyoruz. Döngüden farkı başlangıcın ve bitişin bir nokta
olarak daima göreceli oluşu. Dışarı ya da dışına çıkmazsanız durmanız
imkansızdır dışarıda ya da dışındaysanız orada hareket yoktur. sonuç
olarak aynı suda iki kez yıkanılmayacağı doğrudur …Karşımızda, “aynı
şey”in bulunduğunu sandığımız her yerde durum böyledir. Kalıcı şeyler
varmış sanısına kapılmamız,değişmenin kuralsız değil de, belli bir
düzene, belli bir ölçü ve yasaya göre olması yüzündendir. (bknz. Macit
Gökberk,felsefe tarihi) Şimdi; Althusser’e ulaşmak için dönmek ve bunu
yaparken zihninizi başka hiçbir yere gitmemeye başka hiçbir yere
dönmemeye ikna etmek zorundasınız. Ki siz de fark etmiş olmalısınız,
kabalık etmeyi istemeyiz ama bu imkansız. Daima göreceli çıkış ve varış
noktaları ideallerdir herhangi bir şeye dönme çabası sonsuz hareket,
daima yeni edim demektir. Bu bir anlamda fluxus’a götürebilir sizi
(bknz. Beuys için koridor 265/73. oda.) Burada gezinmek bir
kütüphanedeymişsiniz hissi uyandırmakla birlikte buranın bir
kütüphaneyle neredeyse hiç ilgisi yoktur. Kelimeler, cümleler,
kavramlar, konular elbette belirli bir düzene, belli bir ölçü ve yasaya
göre bir plan dahilinde tasnif edilmiştir. Sözcük evi kat planlarını
temin etmiş olsaydınız büyük olasılıkla bu karmaşa yaşanmayacaktı ama
“üzgünüz planlar anlık değişiklikler nedeniyle hiçbir zaman son halini
alamıyor ve bu nedenle kullanımınıza sunamıyoruz. Size başka nasıl
yardımcı olabilirim” ses kaydını kat girişlerindeki ankesörlerden
dinlemiş olmalısınız tabi eğer yardıma ihtiyacınız olduğunu
düşündüyseniz, yardıma ihtiyacınız olduğunu kabul ettiyseniz –ki bu çok
önemli aksi takdirde tedavi imkansız değil mi. Pekala gülmüyoruz. Ayrıca
burada sınıflar görecedir. Aynı isimler farklı odalarda farklı konular
altında-içinde, farklı felsefe ve ideolojilerle okunur ve hak verirsiniz
ki farklı sonuçlara ulaşılır. Şu halde ne aradığınızı bilmek dışarıda
olduğu gibi sözcük evinde de oldukça önemli örneğin Althusser’i sanat
yazılarıyla arıyorsanız ya da ideolojik aygıtlarla sadece bu başlıklarla
bile nerdeyse onlarca odada okuma yapıyor insanlar. Sesli okumalar.
Sesli okuma ve sesli düşünme. Doğrusunu söylemek gerekirse burada odalar
çoğu kez yanlış yere gelmiş insanlarla doludur. Bizi yanlış anlamayın
lütfen. Bazı insanlar mutfak etkinliklerinde yer almayı daha çok
istiyorken Othello’nun içinde bulabiliyor lar kendilerini. Sezgileri
güçlü olanlar, doğru(!) kararlar alanlar, dikkatli olanlar, falanlar
filanlar (gülüşmeler) ve “bu değil” diyebilenler (ne kadar da vahşi,
keskin bir avcı olmayı öğrenmek mi delirmemek için) ancak istediği yere
gidebiliyor burada. Aksi takdirde ulaşmak imkansız. Üstelik dışarı
çıkmak da sanıldığı kadar kolay değil. Yani kurabiye yapım uygulama
odalarından kabartma tozunun kimyasalları arasında gerçekten gitmek
istediğiniz yere kadar delirmeniz çok mümkün. Şimdi size yardımcı olmayı
çok ama çok istiyoruz, size bilgi vermeyi, delirmenizi engellemeyi, çok
her şeyi çok istiyoruz (gülüşmeler, mırıl mırıl okuma sesleri…) peki
madem Althusser’e gitmek istiyorsunuz ve bizim de size yardımsever
insanların yaptığı gibi bir şey vermemiz gerekiyor o halde bunun gerçek
bir yardım olmasını istiyoruz …Sanat “öncülsüz sonuçlar” görmemizi,
bilgi ise “öncül”lerden yola çıkmış “sonuç”ları üreten işleyişlerin
içine girmemizi sağlar.(bknz. Althusser, sanat yazıları, syf:106) ve bir
şey daha …Herhangi bir imgenin anlam ve etkileri, her zaman aşırı yüklü
ve çoğul olan duyusal çevre ve bu çevre içinde yer alan gözlemciyle yan
yanadır. Örneğin Benjamin için 19. yüzyıl ortalarında sanat müzesi, bir
gözlemcinin deneyimlediği ve içinde dolaştığı birçok düş alanından
yalnızca birisiydi; pasajlar, botanik bahçeleri, balmumu heykel
müzeleri, kumarhaneler, tren istasyonları ve mağazalardan bir farkı
yoktu. (Walter Benjamin, Das Passagen Werk, Frankfurt 1982 cilt I syf
510-23/Jonathan Crary) bu; bizi saçmalıkla suçlamadan önce düşünmeniz
içindi ve artık gitmeliyiz, biraz önce botanik odalarının birinde Japon
gülü yetiştirme teknikleri uygulamalarında küçük bir sorun yaşanmış
gidip bakmalıyız, size iyi günler dileriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder