17 Nisan 2013 Çarşamba

SÖZCÜK EVİ IV

Bir “T” cetveli nedir? Bir simge olarak nedir? Koridorda bir “T” cetveli sözcük evi’nde “dön” demektir. Ve geldiği yere dönmek birçok insanın aklına gelmez ve bunu çoğu kez Heraklitos’un aynı suda iki kez deyişi ile karıştırmak gibi bir yanılgıya düşer insanlar.. insanlar… evet insanlar sözcük evinde sayıları kullanmamaları konusunda uyarılırlar da ama uyarı varlığı gereği ihlale mahkumdur.
Elbette şiddet yanlısı değiliz. Söylemek istediğimiz şu: geçip gittiğiniz yer varmak istediğiniz yer de olabilir. Ve sizin oraya yeniden ulaşmak için alacağınız mesafe sürekli bir geride bırakma eylemine dönüşerek olasılıklarınızın sayısını artıracak. İşte biz buna sonsuz hareket diyoruz. Döngüden farkı başlangıcın ve bitişin bir nokta olarak daima göreceli oluşu. Dışarı ya da dışına çıkmazsanız durmanız imkansızdır dışarıda ya da dışındaysanız orada hareket yoktur. sonuç olarak aynı suda iki kez yıkanılmayacağı doğrudur …Karşımızda, “aynı şey”in bulunduğunu sandığımız her yerde durum böyledir. Kalıcı şeyler varmış sanısına kapılmamız,değişmenin kuralsız değil de, belli bir düzene, belli bir ölçü ve yasaya göre olması yüzündendir. (bknz. Macit Gökberk,felsefe tarihi) Şimdi; Althusser’e ulaşmak için dönmek ve bunu yaparken zihninizi başka hiçbir yere gitmemeye başka hiçbir yere dönmemeye ikna etmek zorundasınız. Ki siz de fark etmiş olmalısınız, kabalık etmeyi istemeyiz ama bu imkansız. Daima göreceli çıkış ve varış noktaları ideallerdir herhangi bir şeye dönme çabası sonsuz hareket, daima yeni edim demektir. Bu bir anlamda fluxus’a götürebilir sizi (bknz. Beuys için koridor 265/73. oda.) Burada gezinmek bir kütüphanedeymişsiniz hissi uyandırmakla birlikte buranın bir kütüphaneyle neredeyse hiç ilgisi yoktur. Kelimeler, cümleler, kavramlar, konular elbette belirli bir düzene, belli bir ölçü ve yasaya göre bir plan dahilinde tasnif edilmiştir. Sözcük evi kat planlarını temin etmiş olsaydınız büyük olasılıkla bu karmaşa yaşanmayacaktı ama “üzgünüz planlar anlık değişiklikler nedeniyle hiçbir zaman son halini alamıyor ve bu nedenle kullanımınıza sunamıyoruz. Size başka nasıl yardımcı olabilirim” ses kaydını kat girişlerindeki ankesörlerden dinlemiş olmalısınız tabi eğer yardıma ihtiyacınız olduğunu düşündüyseniz, yardıma ihtiyacınız olduğunu kabul ettiyseniz –ki bu çok önemli aksi takdirde tedavi imkansız değil mi. Pekala gülmüyoruz. Ayrıca burada sınıflar görecedir. Aynı isimler farklı odalarda farklı konular altında-içinde, farklı felsefe ve ideolojilerle okunur ve hak verirsiniz ki farklı sonuçlara ulaşılır. Şu halde ne aradığınızı bilmek dışarıda olduğu gibi sözcük evinde de oldukça önemli örneğin Althusser’i sanat yazılarıyla arıyorsanız ya da ideolojik aygıtlarla sadece bu başlıklarla bile nerdeyse onlarca odada okuma yapıyor insanlar. Sesli okumalar. Sesli okuma ve sesli düşünme. Doğrusunu söylemek gerekirse burada odalar çoğu kez yanlış yere gelmiş insanlarla doludur. Bizi yanlış anlamayın lütfen. Bazı insanlar mutfak etkinliklerinde yer almayı daha çok istiyorken Othello’nun içinde bulabiliyor lar kendilerini. Sezgileri güçlü olanlar, doğru(!) kararlar alanlar, dikkatli olanlar, falanlar filanlar (gülüşmeler) ve “bu değil” diyebilenler (ne kadar da vahşi, keskin bir avcı olmayı öğrenmek mi delirmemek için) ancak istediği yere gidebiliyor burada. Aksi takdirde ulaşmak imkansız. Üstelik dışarı çıkmak da sanıldığı kadar kolay değil. Yani kurabiye yapım uygulama odalarından kabartma tozunun kimyasalları arasında gerçekten gitmek istediğiniz yere kadar delirmeniz çok mümkün. Şimdi size yardımcı olmayı çok ama çok istiyoruz, size bilgi vermeyi, delirmenizi engellemeyi, çok her şeyi çok istiyoruz (gülüşmeler, mırıl mırıl okuma sesleri…) peki madem Althusser’e gitmek istiyorsunuz ve bizim de size yardımsever insanların yaptığı gibi bir şey vermemiz gerekiyor o halde bunun gerçek bir yardım olmasını istiyoruz …Sanat “öncülsüz sonuçlar” görmemizi, bilgi ise “öncül”lerden yola çıkmış “sonuç”ları üreten işleyişlerin içine girmemizi sağlar.(bknz. Althusser, sanat yazıları, syf:106) ve bir şey daha …Herhangi bir imgenin anlam ve etkileri, her zaman aşırı yüklü ve çoğul olan duyusal çevre ve bu çevre içinde yer alan gözlemciyle yan yanadır. Örneğin Benjamin için 19. yüzyıl ortalarında sanat müzesi, bir gözlemcinin deneyimlediği ve içinde dolaştığı birçok düş alanından yalnızca birisiydi; pasajlar, botanik bahçeleri, balmumu heykel müzeleri, kumarhaneler, tren istasyonları ve mağazalardan bir farkı yoktu. (Walter Benjamin, Das Passagen Werk, Frankfurt 1982 cilt I syf 510-23/Jonathan Crary) bu; bizi saçmalıkla suçlamadan önce düşünmeniz içindi ve artık gitmeliyiz, biraz önce botanik odalarının birinde Japon gülü yetiştirme teknikleri uygulamalarında küçük bir sorun yaşanmış gidip bakmalıyız, size iyi günler dileriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder