17 Nisan 2013 Çarşamba

AV-v

Sesleri ve uğultusu dinmiş bir tabiatın kendini incitmiş ve varlığını bir diğerine adamış iki yaratığı…ayrı düştüğümüz her yer her an bizi eksik ve yaşamsız kılıyor..birbirimiz üstünde varlık tanımı aramıyoruz..izlerimizi takip ediyoruz….bir kokuyu ya da ayak izini takip etmek gibi…..bir süre sonra bir diğerimizin olmayacak olması sadece birlikte yokluğumuzu vurgulayabilir……
Gezegenin karanlık yüzü bizi bu kuytuya gelmeye zorladı..burada birbirine dost ya da birbirine düşman olandan fazlasıyız….tabiat kutsalı vurguladı….kitaplarımızı bırakıp su kıyısında yüzümüzü yıkadık..parlak güneş…kristal, sudan minik küreler…..ışıldıyor…..sen burayı terkettiğinde ben tam da senin şu an durduğun noktaya ilerliyor olacağım…..tekrarlanan eylemlerin sürekliliğe yaptığı vurgu, an parçalardan oluşmuştur diyemiyorsak bilinmeyen kısmı bütünün ve az sonra silinecek olan…..yüzüme bir cevap bulmak için bakıyor……cevaplar sorulardan bağımsız ve şiirseldir diyorum…….
Burada yenilgi yoktur..aziz avcımın bana sunduğu yaşam olanağı takibimde gizlidir. Büyük cevaplara ihtiyaç yoktur…büyük soruların yanıtları çoğu kez küçük sıradan ve olağan tekrarlı bir harekette gizlidir….varoluşumun sırrı bana duyulan yok edilme arzusu değildir…karşılıklı var oluş isteği..aynı amacın yaşamsal odağı…
Yaklaşıyorum avcıma…..gözlerindeki derin keder beni öldürünce geçmeyecek ne kötü…bir an, sadece bir an sonsuz mutlu olabilirdik diye düşünüyorum…..hayır geçmeyecek, silahını güneşte bir kraliyet nişanı gibi taşıyor..mağrur. bu halde burada ne işi var……avcımı yalnız bırakıyorum düşünmesi için..türüne ait bir edimle bırakıp onu burada….türüme ait bir salınımla yerdeğiştiriyorum…..
Gözleri suyun kyısında bir takibi izliyor….benim salınımım onun bildiği…..ne ben gizleniyorum…ne de o arıyor…..yerdeğiştiriyoruz…üstelik kimliklerimizle….her seferinde silahı doğrulttuğunda bu tutkuya son verip vermeme isteğiyle sınıyor kendisini…kederli avcım..gözkıyısındaki kederle avım olabilecek takibim….gerekçesi hareketimin…..ve gerekçesi varlığımızın…
derin bir sesle ateşin başında büyülü sözler söylüyor…çağırıyor mu uzaklaşmam için yalvarıyor mu anlamak güç….yaklaştığımı biliyor…
fısıldıyorum, karanlıkta gölgeli ormanın uğultusu karışıyor sesime
fısıldıyorum, bana olaslıklarımı sunan bir diğerine sayılarla kuruyorsa bir evreni kusursuzluğa ulaşmak zorunda olması gerektiğini
fısıldıyorum, derisinden sıyrılırken duyuyor beni bir başka orman yaratığı
fısıldıyorum, burada uykuya yakın takipten azadeyim…..karanlıkta birlikte soluyoruz…aynı anda uyumak tek dileğimiz……varoluşumun bilgilerini taşıyor beni sana yakın kılan takip. Gözgöze geliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder