"Yarın gelecekmiş gibi duruyordu…(sigarasına bakarak) o öğrenciler de
paralarını almak için gelecekti.Ben şey derim artık…" Sahafın komşusu
sahaf, belli ki arkadaşını kaybetmenin şaşkınlığı içinde bir boşlukta
sayıklar gibi konuşuyordu azizle…sanki buradaydı şimdi, şimdi buradaydı,
nereye gitmiş olabilir ki..ve kitaplar üstüne konuşmayı tercih ettiği
ve bu işte usta olduğu her halinden anlaşılan adamı daha fazla rahatsız
etmemek icap ederdi. Ederdi de…sormalıydı…bir not falan var mıymış
dükkanda..Not? ne için? Sipariş kitaplar, sahipleri vs. Bilmem.
Rahmetlinin hafızası fil gibiydi. Yaşlı olanlar için söylenmez miydi bu?
Hangisi? Fil gibi? E pek genç. Yoookk canım bayağa gençti. Sahaf
kesinlikle orta yaşlı, bilinen ölümcül bir hastalığa sahip olmayan ve
bir gece dükkanı kapattıktan sonra nev’de biraz demlenip herzamanki gibi
evine giden, evinde dükkandakinin üç misli kitapla uyuyan kayıtlara 47
yaşında kalp kriziyle ölü olarak bulundu diye kaydedilen kendi halinde
fakat leb-i derya bir adamdı. Cenazesine gelen de olmamış pek. Komşusu
bir buna üzülmüş gibiydi. Aziz çok mahcup. Kusura bakmayın hastanedeydim
diyene kadar kolunun askıda oluşu alabildiğine normal bir görüntüydü
sahafın komşusu için ölümün konuşulduğu bir sohbette. Hayırdır siz? Kaza
falan mı? Kaza kaza…büyük kaza..geçmiş olsun…geçmiş olsun aziz…sağ olun
azizim…
Sahafla arkadaşlıkları kitap alışverişinin ötesinde olmakla birlikte
aziz sahafın yakın arkadaşı sayılmazdı..Yer yer sızlayan koluna bakarak
“kimse de zaten yakın arkadaşı öldürülesiye dövülsün istemez” diye
düşünürken aziz nereden başlayacağının ilk ışığı ile aydınlandı. “Dost
olmayan” belki bir düşman, belki bir bilinmeyen..benim gibi… sayfaları
kendisinden habersiz pazarlayan arkadaşının ölümüne dövülürken azizi
izliyor oluşu günlerdir aklını meşgul ediyordu zaten ve şimdi neden
sahaf”ın da böyle bir arkadaşı olabileceğini düşünüyordu? Bir sezgi mi?
Kırık kolu yer yer ince ince sızlarken zihni bir karadeliğin etrafında
oluşan ışıklı halkalar misali aydınlandı “sahaf öldürüldü-öldü/ben
yaşıyorum-şimdilik!” ve yine bir karadeliğin etrafında oluşan ışıklı
halkaların tıpkı gözünüz kapalıyken gözkapağınıza bastırılan bir cismin
yarattığı basınçla içerde oluşan sahte renkli halkalar misali örneğin
gözkapaklarınıza bastırılan buz torbası (son günlerde açık ya da kapalı
yaşadığı tek aydınlanma suyun donma ısısı ve erime hızının sıcaklıkla
ilişkisi üzerineydi) ile karanlıkta beliren renklerin karanlığı
kesintiye uğratmadığı bir parça aydınlatmadığı gibi…yapay aydınlandı,
şimdilik yaşıyorum!
İç sesi karanlık bir köşeden polise gitmesini söylerken aziz onu
bastırarak henüz kendisini döven adamların bulunamayışını dayanak
gösterip reddediyordu bu fikri. Hiç kimseye güvenemem..durdu..ne kadar
da bir filmden araklanmış bir cümle gibiydi…Ne yapacağı hakkında zerre
fikri olmaksızın, 30 dakikada Arapça ya da Grekçe öğrenilemeyeceğinin e
kimseye de güvenemeyecekse herhangi bir bilgiye ulaşamayacağının septik
bilgisi ile şaşkın şaşkın bir kolu askıda diğer eli cebinde dükkanın
önünde duruyordu. Sahafın komşusuna mı anlatmalıydı her şeyi, her şeyi?
Neyi mesela diye çıkıştı kendine aziz. Bu yazma benim kitapların arasına
karışmış sizin vefat eden arkadaşınız tarafından benim kitaplarımın
arasında bana verilmiş, benim 20 yıllık arkadaşım ben rakı almaya
gidince gördüğü bu yazmayı yine aynı hızla nereden tanıdığını bilmediğim
ve elleri hiç de hafif olmayan birtakım-evet bir takım olmalılar-
adamlara benim rızam olmaksızın satmış, ölümümü göze alarak bu ticareti
gerçekleştirmiş, bendeniz eşek sudan gelinceye kadar dövülmüş, kafatasım
dahil tüm bedenimde kırılmadık yer kalmamış biri olarak “bu kitabı size
vermeyi istiyorum” mu? Bu kadar silik bir davranış olamaz aziz. Evet
olamaz. Peki burada durup beni ikinci kez bulmalarını mı bekleyeceğim ya
da kitabı okuyabilmek için hem arapça hem Grekçe’yi 30 dakikada
öğrenirken bir daha dayak yememek için uzak doğu dövüş sporlarını nasıl
öğreneceğim? Hı? Yok tabi. Cevap vermezsin aziz..verme zaten… Sahafın
komşusu azize gözleri iki büyüteç camıymış gibi dikkatli bakıyor
(gözlükleriyle ilişkili değil -dikkatine atfen söylenmiş bir cümle)
bakıyor….iyi misiniz?, biraz oturun isterseniz….aziz gitmeye karar
vermiş, yine geleceğini ve bundan sonra kendisinden kitap almak
istediğini söyleyerek izin isterken sahafın komşusu sahaftan , tek soru
zihninde: güvenmek için mi bilgiye, bilgi için mi güvenmeye ihtiyaç
var?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder