17 Nisan 2013 Çarşamba

Aziz Kırılış/ Sahafın Ölümü

"Yarın gelecekmiş gibi duruyordu…(sigarasına bakarak) o öğrenciler de paralarını almak için gelecekti.Ben şey derim artık…" Sahafın komşusu sahaf, belli ki arkadaşını kaybetmenin şaşkınlığı içinde bir boşlukta sayıklar gibi konuşuyordu azizle…sanki buradaydı şimdi, şimdi buradaydı, nereye gitmiş olabilir ki..ve kitaplar üstüne konuşmayı tercih ettiği ve bu işte usta olduğu her halinden anlaşılan adamı daha fazla rahatsız etmemek icap ederdi. Ederdi de…sormalıydı…bir not falan var mıymış dükkanda..Not? ne için? Sipariş kitaplar, sahipleri vs. Bilmem. Rahmetlinin hafızası fil gibiydi. Yaşlı olanlar için söylenmez miydi bu? Hangisi? Fil gibi? E pek genç. Yoookk canım bayağa gençti. Sahaf kesinlikle orta yaşlı, bilinen ölümcül bir hastalığa sahip olmayan ve bir gece dükkanı kapattıktan sonra nev’de biraz demlenip herzamanki gibi evine giden, evinde dükkandakinin üç misli kitapla uyuyan kayıtlara 47 yaşında kalp kriziyle ölü olarak bulundu diye kaydedilen kendi halinde fakat leb-i derya bir adamdı. Cenazesine gelen de olmamış pek. Komşusu bir buna üzülmüş gibiydi. Aziz çok mahcup. Kusura bakmayın hastanedeydim diyene kadar kolunun askıda oluşu alabildiğine normal bir görüntüydü sahafın komşusu için ölümün konuşulduğu bir sohbette. Hayırdır siz? Kaza falan mı? Kaza kaza…büyük kaza..geçmiş olsun…geçmiş olsun aziz…sağ olun azizim…
Sahafla arkadaşlıkları kitap alışverişinin ötesinde olmakla birlikte aziz sahafın yakın arkadaşı sayılmazdı..Yer yer sızlayan koluna bakarak “kimse de zaten yakın arkadaşı öldürülesiye dövülsün istemez” diye düşünürken aziz nereden başlayacağının ilk ışığı ile aydınlandı. “Dost olmayan” belki bir düşman, belki bir bilinmeyen..benim gibi… sayfaları kendisinden habersiz pazarlayan arkadaşının ölümüne dövülürken azizi izliyor oluşu günlerdir aklını meşgul ediyordu zaten ve şimdi neden sahaf”ın da böyle bir arkadaşı olabileceğini düşünüyordu? Bir sezgi mi? Kırık kolu yer yer ince ince sızlarken zihni bir karadeliğin etrafında oluşan ışıklı halkalar misali aydınlandı “sahaf öldürüldü-öldü/ben yaşıyorum-şimdilik!” ve yine bir karadeliğin etrafında oluşan ışıklı halkaların tıpkı gözünüz kapalıyken gözkapağınıza bastırılan bir cismin yarattığı basınçla içerde oluşan sahte renkli halkalar misali örneğin gözkapaklarınıza bastırılan buz torbası (son günlerde açık ya da kapalı yaşadığı tek aydınlanma suyun donma ısısı ve erime hızının sıcaklıkla ilişkisi üzerineydi) ile karanlıkta beliren renklerin karanlığı kesintiye uğratmadığı bir parça aydınlatmadığı gibi…yapay aydınlandı, şimdilik yaşıyorum!
İç sesi karanlık bir köşeden polise gitmesini söylerken aziz onu bastırarak henüz kendisini döven adamların bulunamayışını dayanak gösterip reddediyordu bu fikri. Hiç kimseye güvenemem..durdu..ne kadar da bir filmden araklanmış bir cümle gibiydi…Ne yapacağı hakkında zerre fikri olmaksızın, 30 dakikada Arapça ya da Grekçe öğrenilemeyeceğinin e kimseye de güvenemeyecekse herhangi bir bilgiye ulaşamayacağının septik bilgisi ile şaşkın şaşkın bir kolu askıda diğer eli cebinde dükkanın önünde duruyordu. Sahafın komşusuna mı anlatmalıydı her şeyi, her şeyi? Neyi mesela diye çıkıştı kendine aziz. Bu yazma benim kitapların arasına karışmış sizin vefat eden arkadaşınız tarafından benim kitaplarımın arasında bana verilmiş, benim 20 yıllık arkadaşım ben rakı almaya gidince gördüğü bu yazmayı yine aynı hızla nereden tanıdığını bilmediğim ve elleri hiç de hafif olmayan birtakım-evet bir takım olmalılar- adamlara benim rızam olmaksızın satmış, ölümümü göze alarak bu ticareti gerçekleştirmiş, bendeniz eşek sudan gelinceye kadar dövülmüş, kafatasım dahil tüm bedenimde kırılmadık yer kalmamış biri olarak “bu kitabı size vermeyi istiyorum” mu? Bu kadar silik bir davranış olamaz aziz. Evet olamaz. Peki burada durup beni ikinci kez bulmalarını mı bekleyeceğim ya da kitabı okuyabilmek için hem arapça hem Grekçe’yi 30 dakikada öğrenirken bir daha dayak yememek için uzak doğu dövüş sporlarını nasıl öğreneceğim? Hı? Yok tabi. Cevap vermezsin aziz..verme zaten… Sahafın komşusu azize gözleri iki büyüteç camıymış gibi dikkatli bakıyor (gözlükleriyle ilişkili değil -dikkatine atfen söylenmiş bir cümle) bakıyor….iyi misiniz?, biraz oturun isterseniz….aziz gitmeye karar vermiş, yine geleceğini ve bundan sonra kendisinden kitap almak istediğini söyleyerek izin isterken sahafın komşusu sahaftan , tek soru zihninde: güvenmek için mi bilgiye, bilgi için mi güvenmeye ihtiyaç var?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder