…Size sümbül teber demeden önceydi işte…tutuyordum salıncağın iplerini….sıkı çok sıkı. Düşmemek için…..
İsminiz Sümbül Teber çiçekli fincanları ve pencereden bakmaları
seversiniz. Ben sıkılırım günden güne varlığımdan… yeni oyunlar
ararım…sizi bulur gözlerinize bakar ve hiç soru sormam kendime…bu
ortalama üç dakika kadar sürer sonra siz “başka bir şey var mıydı” diye
sorarsınız ben hayır anlamında başımı iki yana sallar gözlerimi kısarak
gülümserim sıradaki alışveriş sepetini boşaltmaya başlar…ben çıkarım
dükkandan..ilerlerim.ilerlerim…ilerlerim...
- sanrılarına gerçek muamelesi yapan insanlar biliyorum ve aslına
bakılırsa senden daha kabul edilebilir buluyorum onları…lanet olsun git
konuş, ismini öğren, ona sümbül teber demeyi kes. Nasıl bir insansın sen
–gitmeliyim sümbül teber’i görmem gerek. Koridorda ayakkabılarının
çıkardığı sesler bir süre… sonra kapanan kapı usulca.. bahçe
kapısı...paltonun kaldırılan yakası… sanki Dante’nin Beatrice’i….
- Gitmeliyim, sümbül teber’i görmem gerek..
- …………..
7yıl önce taşındım bu sokağa... bu ağaçlar benden önce de buradaydı.
Bu insanların bir kısmı da. Benden sonra gelenler ve değişenler de
oldu. Ben 7yıldır sokağın bu noktasında durur gazetemi alır
ayakkabılarımın burnuna falan bakar iyi günler diyerek para üstümü alır
fazla konuşmam. Bu beni filmlerdeki gibi gizemli kılmaktan çok rahatsız
biri gibi gösterir büfedeki adamın nezdinde..bunu bilirim. Başka….? Bir
düşünelim… karşı kaldırıma geçip bir süre ilerleyince (-ki bu 48
adımdır) fırına gelir, içeri girer, gözlerimi raflardaki türlü ekmek
üzerinde falan gezdirir aldığım ekmeğin sarılmasını bekler, parasını
verir, iyi günler der fazla konuşmam… fırından çıkıp eve doğru yürürken
biriyle karşılaşır başımı vakur bir ifadeyle hafif aşağıya sallar iyi
günler der fazla konuşmam… eve, işe, kütüphaneye, sinemaya nereye
lazımsa oraya giderim. Sorduklarında sorun Sümbül Teber’in varlığında
değildir ama bu yokluğundadır anlamına da gelmez derim….
Küçük bir hesapla özetleyecek olursak bundan üç yıl önce yani ben
buraya geldikten 4yıl sonra bu sokakta büyük bir markette çalışmaya
başladı Sümbül teber. Bir süre (-ki bu 8aydır) çalıştıktan sonra ayrılıp
başka bir yere gitti (-ki burası başka bir semtte başka ve daha büyük
bir markettir.) bir süre (-ki bu 3aydan 12 gün eksiktir) burada çalıştı.
-taaaaa ………..dan mı geliyorsunuz?
-şeyy evet .
-??
-evet
-hergün?
-hergün sayılmaz
-….
-sorun ne?
Evet lanet olsun benim sorunum ne???…şeyyy sorun yok efendim…pardon..anketimize katılımınız için teşekkür ederiz..iyi günler…..
Lanet olsun….Sümbül Teber bana “efendim” dedikten sonra.yutkun..bir
kez daha..nefes al..nefes al….doğru nefes alma tekniklerinin falan
filanı…çıkmayan ses….benim bir sorunum olmalı….
-onu azarladığını nereden çıkartıyorsun…cidden endişeleniyorum…
-niye bazı şeyleri doğrudan ve olması gerektiği gibi yapmadığın hakkında en ufak bir fikrim yok ama….
-doğrudan ve olması gerektiği gibi mi? Bana söyler misin doğrudan ve olması gerektiği gibi olan bir şey biliyor musun?
-peki…karışmayacağım.
-…….
-ya sümbülteber ne ya
-bir çiçek
-hadi ya
-nasıl ne?
-ayşe fatma leyla değil de neden?
-bir parfüm özü…bir koku….sen hiç ayşe diye parfüm özü duydun mu?
Peki derler bana..kendine iyi bak…üzülme olur mu…sıkılırsan ara….git
onunla konuş…..derler….kendime her zamanki gibi
bakarım..üzülmem.sıkılırsam ararım…giderim…..ama konuşamam onunla…notlar
alırım..
aralık23.
Bir kokunun atmosferde ve bellekte salınımı eşdeğer olmadığı gibi
herhangi bir insanın da “gerçeklik” etkisi ve belki “efekti” bellekte
farklıdır….a.ilhan’nın belma sebil’i dante’nin beatrice’i, gökyüzünün
güneşi vardır…sıradan bir insan olma hissinden kurtulmanın yegane yolu
budur belki…ayakkabılarını boyatmanın ve traş olmanın, saatine bakıp
garsona birazdan…birini bekliyorum da demenin…..iki kişi olmanın…fakat
iki yanyana gelmiş değil…tam da bir kokunun özüyle anılmanın………
-…….
Kapıya bakılır…beni yalnız bırakmaktan korkar insanlar…
Peki ne istiyorsun?
Hiçbirşey.
PEKİ ONU NEDEN TAKİP EDİYORSUN?
Peki beni neden takip ediyorsun??????
Seni takip etmek mi? saçmalama
Onu takip etmek mi? Saçmalama.
Evet biliyorum..mezuniyet partisinden sonra bir daha seninle görüşmemem
gerektiğini…dost olamayacak karakterlerde olduğumuza dair bir internet
sitesindeki anketin sonuçlarını dikkate almam gerektiğini…
İnternette anket mi yanıtlıyorsun?
Bazen. ama konumuz bu değil.
Onu takip etmiyorum
Peki ama…tanrım…çok ama çok uzun zaman oldu…nasıl bir ilgi bu?
Bir öyküde sadece dışarı çıkmak için bahane arayan bir kahraman
okumuştum…kentin bilmem neresindeki pastaneye ayçöreği almaya gidip,
tanımadığı birine bir hayale mektuplar yazıp postaya veren….ve bütün
bunları “bahane” olarak açıklayan….
Bize gel... …..sana çay demler..e iyi kızdır yormaz seni…kitabını inceleriz..çocuklarla oynarsın.
Aralık24
Senden güzel bir öyküden başka ne çıkar sümbülteber..
Egzersiz:
Herhangi bir durumun bir macera hissi uyandırması hiç de kolay
değildir..yalnız oynuyorsanız gizemi korumanız oyunun heyecanı ve
sürekliliği için elzemdir..öte yandan metod kendi kendinize satranç
oynadığınız zaman “kazanan” ya da “kaybeden” kim ? sorusuna vereceğiniz
cevap kadar sürreeldir… “beyazlar” “siyahlar”
Ajanda:
Yayın eviyle görüş…zaman iste.
Bu ilham perisi saçmalığı da ne?
Daha önce duymadın mı?
Elbette duydum ama akılcı biri olduğunu düşünürdüm?
Aralık25
Ahh. Bir kokunun kimyasından öte, bir varlığın sınanması deneyi bu….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder