Sorun
şu ki; misafir arkadaşım mahcubuz biz!
Yani? Diye soruyorum. Yani, her
durumda “aşık sanıyorlar”. Gülümsememe engel olamıyorum. Bunun neresi kötü
olabilir diye düşünürken maestro sözlerini sürdürüyor. Asıl sorun ise gerçekten
aşık olduğumuzda bu mahçup tavırlarımız yüzünden bizi zayıf karakterli ve
sorunlu buluyor oluşları. Kimlerin? Diye soruyorum bu hayalet değirmenlere
saldıran adama. Kendinden emin olan kadınlar, adamlar…herkes diyor. Ansızın
üzülüyorum bu topluluk için.
Salonda çıt çıkmıyor, herkes, bütün berjer koltuklar, odanın sonundaki şömine, her şey bir cümle kurmamı ve bu odanın sözcük evrenini değiştirmemi umuyor. Bunu görüyorum, direkt gözlerime doğrultulamayan gerçekten kelimenin tam anlamıyla mahçup gözlerinde… Ve “Bazen zayıflıklarımız sanılanın aksine en güçlü yanlarımız olabilir” diyorum…
Salon çoşku ve ilgiyle devam etmemi istiyor..Maestro alkış seslerini yönetir gibi birkaç el devinimi ile beni daha fazla konuşmaya, dile, sözcüğe iteliyor. Pekala. Örneğin bence; gerçekten kendisine güvenen insanların derin ve samimi hissidir mahçubiyet zira övgüye ve diğer insanları ezecek herhangi bir davranışa gerek duymayan yetenekleri, büyük hisleri ve incelikleri vardır mahçup insanların…Sıklıkla utangaç sözcüğünün sınırlarına sürülseler de gerçekten mahçup insan bir diğerinin daima bir parça daha takdirini zaten, doğal ve kendiliğinden hak edendir. Yani bence çok azdır vay be ne dize yazdım, nasıl iyi çizdim diyen şairler ve ressamlar..ha bir de mahçup insanlar neredeyse daima yalnızca kendilerini eleştirmekle meşgul insanlardır ve hak verirsiniz ki öz eleştiri müthiş iyi bir meziyettir…
Ve alkışlanıyorum, az önce burada bu salonda bu topluluğun beklediği bir modern zaman mehdisi ya da keşişine tamamlandığıma yemin edebilirim. Mahçup tutumlar atölyesini parmakuçlarımda terk ederek ardımda hayli coşkulu bir topluluk bırakıyorum neredeyse mahcubiyetleri kalkanlarına dönüşmüş tuhaf bir topluluk.
Salonda çıt çıkmıyor, herkes, bütün berjer koltuklar, odanın sonundaki şömine, her şey bir cümle kurmamı ve bu odanın sözcük evrenini değiştirmemi umuyor. Bunu görüyorum, direkt gözlerime doğrultulamayan gerçekten kelimenin tam anlamıyla mahçup gözlerinde… Ve “Bazen zayıflıklarımız sanılanın aksine en güçlü yanlarımız olabilir” diyorum…
Salon çoşku ve ilgiyle devam etmemi istiyor..Maestro alkış seslerini yönetir gibi birkaç el devinimi ile beni daha fazla konuşmaya, dile, sözcüğe iteliyor. Pekala. Örneğin bence; gerçekten kendisine güvenen insanların derin ve samimi hissidir mahçubiyet zira övgüye ve diğer insanları ezecek herhangi bir davranışa gerek duymayan yetenekleri, büyük hisleri ve incelikleri vardır mahçup insanların…Sıklıkla utangaç sözcüğünün sınırlarına sürülseler de gerçekten mahçup insan bir diğerinin daima bir parça daha takdirini zaten, doğal ve kendiliğinden hak edendir. Yani bence çok azdır vay be ne dize yazdım, nasıl iyi çizdim diyen şairler ve ressamlar..ha bir de mahçup insanlar neredeyse daima yalnızca kendilerini eleştirmekle meşgul insanlardır ve hak verirsiniz ki öz eleştiri müthiş iyi bir meziyettir…
Ve alkışlanıyorum, az önce burada bu salonda bu topluluğun beklediği bir modern zaman mehdisi ya da keşişine tamamlandığıma yemin edebilirim. Mahçup tutumlar atölyesini parmakuçlarımda terk ederek ardımda hayli coşkulu bir topluluk bırakıyorum neredeyse mahcubiyetleri kalkanlarına dönüşmüş tuhaf bir topluluk.